Hamileliğimde her şey yolunda gidiyordu. Taa ki detaylı ultrason çekilene kadar. O gün, bebeği besleyen damarlardan birinde direnç olduğunu öğrendik. Bu en kötü senaryoyla yüksek tansiyon ve akabinde anne için de, bebek için de hayati risk demekti. Nitekim yüksek tansiyon kısa sürede başladı. 29.haftamdayken şiddetli kaburga ağrısı çekmeye başladım. Tabii ben kaburga ağrısı sanıyordum.
Acile gittiğimizde testler sonucu doktor “HELP’e gidiyoruz” dedi. Neydi ki bu HELP’e gitmek? Ölüyordum…
Karaciğerim iflas etmek üzereydi ve acilen bebeği almaları gerekiyordu. Vücudum hamileliğe dayanamıyordu. O gece ve ertesi gün beni kontrol altında tutup, bebeğin akciğerlerini geliştirici iğne yapıldı. Ve ben hiç bilmediğim bir hastanede, hiç bilmediğim bir doktorla 29+6’da sezaryen doğuma girdim.Bebeğim 43 gün yoğun bakımda kaldı. Şansımıza yenidoğan yoğun bakımı en iyi olan hastanelerden biriymiş. Haftada 1 gün görebiliyordum. Her gün doktorundan bilgi alıyorduk. O 43 günü anlatmak çok zor, bunu yaşan annelere kalben sarılıyorum. Hepsi geçiyor… Şimdi oğlum 2 yaşında. Kitap aşığı, sağlıklı, mutlu bir çocuk.
Çok şükür!
Ben de prematüre annesi olarak hikayemi özetlemeye çalışıp, yoğunbakım önünde bekleyen annelere umut olmak isterim.